27 Kasım 2018 Salı

NASA, önümüzdeki günlerde Mars'a iniş yapacak: İşte dev görevin detayları



NASA'nın geçtiğimiz mayıs ayında uzaya fırlattığı InSight gözlem aracı, altı aylık dev Mars yolculuğunun artık sonlarına yaklaştı. Uzay aracı önümüzdeki günlerde Kızıl Gezegen'in yüzeyine iniş yapmaya çalışacak. 800 milyon dolarlık maliyetle geliştirilen InSight, Curiosity'nin ardından NASA'nın Mars yüzeyine düzenlediği ilk görev olarak dikkat çekiyor.

26 Kasım'da gerçekleşecek olan iniş NASA'nın ifadelerine göre görevin en zorlu kısmıolacak. Bildiğiniz gibi Mars, çok ince bir atmosfere sahip olması nedeniyle uzay araçlarının yüzeye güvenli bir şekilde iniş yapması pek de elverişli bir ortama sahip değil. Öyle ki uzay araştırmaları tarihi boyunca yapılan denemelerde %40'lık gibi oldukça düşük bir başarı oranı bulunuyor.

NASA, bu alanın en tecrübeli ve en başarılı uzay ajansı olarak dikkat çekiyor. Bugüne kadar Kızıl Gezegen'e Sovyet Uzay Programı, NASA ve Avrupa Uzay ajansı bir uzay aracı indirmeyi denemiş ancak aralarından yalnızca NASA başarıya ulaşabilmişti.



NASA'nın sadece 6.5 dakikası var


NASA'nın bugün yaptığı açıklamalara göre InSight, Mars'ın atmosferine saatte yaklaşık 19.8 bin kilometre hızla giriş yapacak. Atmosfere giriş yapılmasıyla beraber işin en zorlu kısmının başlayacağını belirten uzay ajansı, güvenli bir iniş için sadece altı buçuk dakikalık çok kısa bir süreye sahip olduklarını söylüyor. Buna göre bu kısa süre içerisinde uzay aracının hızının 19800 km/saat'ten 8 km/saat'e kadar indirilmesi gerekiyor. InSight'ın yavaşlamak için kullanacağı ekipmanlar ise paraşüt ve iticiler olacak.

Gizmodo'ya konuşan InSight Proje Müdürü Tom Hoffman,"Başka bir gezegene iniş yapmak elbette her seferinde çok heyecan verici bir durumdur. InSight için de durum farklı değil. Başarılı bir iniş gerçekleştirebilmek için üstesinden gelmemiz gereken çok fazla zorluk var." ifadelerini kullanıyor.

InSight'ın iniş anlarını gösteren temsili animasyon video: 


NASA'nın 2010 yılında geliştirme sürecine start verdiği InSight uzay aracı, başarılı bir iniş yapabildiği takdirde Mars'ın iç kısımlarıyla ilgili çalışmalar yapacak. Insight, bu doğrultuda daha önce hiç yapılmamış bir şey deneyerek Kızıl Gezegen'in yüzeyinden merkezine doğru bir kazı işlemi gerçekleştirecek. Uzay aracı bu sayede üzerindeki sismometre ve ısı transfer sondası gibi ekipmanlarıyla gezegenin jeolojik evrimine dair araştırmalar yapacak. NASA, InSight görevinden elde edilecek verilerle beraber hem Mars hem de Güneş Sisteminin diğer kayalık gezegenleriyle ilgili birçok soru işaretinin yanıt bulacağını düşünüyor.

800 milyon dolarlık dev görev


Aslen 2016'nın Mart ayında fırlatılması planlanan InSight, sismometresindeki bazı problemler nedeniyle ertelenmek zorunda kalmıştı. NASA, o dönem yapılan bir vakum testi sırasında uzay aracının iki önemli ölçüm cihazından birisi olan SEIS'te (sismometre) bazı sızıntılar belirlemiş ve sonrasında görevin 26 ay boyunca ertelendiğini açıklamıştı.

InSight görevinin özellikle tam olarak 26 ay ertelenmesinin nedeni ise Dünya ile Mars'ın 26 aylık arayla birbirlerine en yakın pozisyona ulaşmalarıydı. 2016'nın Mart ayına kadar InSight görevi için tam 650 milyon dolar harcayan NASA'nın bu 2 yıllık ertelemeyle beraber görev için toplamda yaklaşık 800 milyon dolar harcadığı tahmin ediliyor.

InSight'ın 26 Kasım Pazartesi günü Türkiye saatiyle 23.00 gibi Kızıl Gezegen'in atmosferine giriş yapması bekleniyor. Tarihi görevle ilgili geliştirmeleri aktarmaya devam edeceğiz.

Roket kalkışının uzaydan çekilmiş inanılmaz görüntüleri

Sosyal medya hesaplarını oldukça aktif bir şekilde kullanan Avrupa Uzay Ajansı (ESA), Uluslararası Uzay İstasyonu'ndan (ISS) yayınlanan muhteşem videolarla bizleri etkilemeye devam ediyor. Uzay ajansı bu sefer de bir roket kalkışının yörüngeden çekilmiş inanılmaz timelapse görüntülerini yayınladı.


ESA astronotu Alexander Gerst tarafından yakalanan videoda Progress MS-10 görevine ait görüntüleri görüyoruz. Progress MS-10, Rusya'nın Uluslararası Uzay İstasyonu'na kargo taşımak için düzenlediği bir görevdi. 16 Kasım'da başlayan görevde Baykonur Uzay Üssü'nden kalkışa geçen Soyuz roketi ve Progress 71 uzay kapsülü, ikmal maddeleri ve bilimsel ekipmanlardan oluşan yaklaşık 2.5 tonluk kargoyu ISS'e taşımıştı.

Progress MS-10 görevinin ilk 15 dakikasını gördüğümüz video normal hızından yaklaşık 16 kat hızlandırılmış. Videoda roketin yükseliş anları ve atmosfere geri dönüşünü çok net bir şekilde görebiliyoruz. görüntüler gerçekten de çok etkileyici.

Rus Uzay Ajansı başkanı: "Amerikalılar Ay'a gitti mi gitmedi mi kontrol edeceğiz"

Rus Uzay Ajansı baÅŸkanı: İnternetin ve sosyal medyanın yaygınlaşmasıyla beraber günümüde komplo teorileri de oldukça popüler bir hal aldı. Öyle ki bugün yüz binlerce insan Apollo görevlerinin tamamıyla yalan olduğuna ve ABD'nin hiçbir zaman Ay'a ayak basmadığına inanıyor. Rus Federal Uzay Ajansı başkanı Dmitry Rogozin, geçtiğimiz günlerde bu konuyla ilgili şakayla karışık ilginç bir açıklamada bulundu.

Twitter üzerinden yayınlanan bir videoda konuşan Rogozin, ABD'nin gerçekten Ay'a gidip gitmediğiyle ilgili yöneltilen bir soruya,"Böyle bir hedef belirledik, gidip kontrol etmek: Onlar gitti mi gitmedi mi. Onlar gittiklerini söylüyor, kontrol edip göreceğiz " ifadeleriyle yanıt verdi.

Rogozin'in bu cümleleri kullanırken ne kadar ciddi olduğunu elbette bilemiyoruz. Videoda gülümsediği ve omuzlarını silktiği görülüyor. Yani biraz mizahla karışık bir cevap vermiş. Ancak yine de Rusya'da bu komplo teorisinin hem politikacılar hem de Rus vatandaşları arasında oldukça popüler olduğu biliniyor. 

Sovyetler Birliği, deneysel roketlerinin beklenen sonuçları vermemesinin ardından Ay programlarını 1970'li yıllarda tamamıyla iptal etmişti. Rusya bugünse uluslararası bir proje olan Deep Space Gateway ile Ay'a ilk kez insan göndermenin planlarını yapıyor. 

NASA'nın liderliğinde geliştirilen Deep Space Gateway, Ay'ın yörüngesine kurulacak dev bir uzay istasyonunu temel alıyor. Rusya ve ABD'nin yanı sıra Japonya, Çin ve Hindistan gibi diğer dünya devlerinin de destek verdiği proje gelecekte Uluslararası Uzay İstasyonu'nun yerini alacak. Dev uzay istasyonunun ayrıca 2030'lu yıllar için planlanan insanlı Mars görevlerinde de önemli bir rol oynaması bekleniyor.

25 Kasım 2018 Pazar

Mars'ta su bulundu şimdi de hayat aranıyor

               Avrupa Uzay Ajansı ve Rus Uzay Ajansı Rosmocosmos'un ortak yürüttüğü ExoMars Projesi Mars'ta hayat arıyor.
Proje kapsamında geliştirilen uzay aracı 'Bruno' kırmızı gezegende canlı yaşam formları bulmak üzere tasarlanan ilk araç. 2021 yılında Mars'a varması planlanan araç yüzeyin 2 metre altından sondajla numune alma ve seyyar laboratuvarında bu numuneleri test etme özelliğine sahip.

Proje mühendislerinden Paul Meacham, Bruno'nun tepesindeki iki kamera sayesinde insanın görüş kabiliyetine oldukça yakın 3 boyutlu bir görüşe sahip olduğunu kaydediyor: "Böylece karşısına çıkan kaya, yokuş gibi engelleri analiz ederek üzerinden geçip geçemeyeceğine karar veriyor."

Tekerleği yeniden icat etmek...


Saniyede 2 santimetre yol kat edebilen 6 tekerlekli Bruno Mars'ta yarı otonom sürüş kabiliyetine sahip. Meacham, aracı tasarlayan ekibin en çok tekerleği yeniden icat etmede zorlandığını anlatıyor:
"Metal tekerlekler hareket sisteminin çok önemli bir parçası. Kauçuk lastik kullanamıyoruz, çünkü kauçuk organik bir materyal ve eğer Mars'ta hayat formu arayacaksak, kendi getirdiğimiz hayat formunu bulmak istemeyiz. Bu nedenle, kauçuk lastiklerdeki esneklik ve basıncı sağlayacak metal tekerlere ihtiyacımız vardı."

Mars'a dünyadan herhangi bir yaşam formu götürmeme zorunluluğu Mars'a gidecek uzay araçlarının sterilize kalması için büyük bir çaba sarf edilmesini gerektiriyor.
Bruno uzay aracının son versiyonu bu gayeyle Londra yakınlarındaki Stevenage kentinde inşa edilen özel odada monte ediliyor.
Avrupa'nın 4 bir yanından gelen farklı bileşen ve aletler sterilize edildikten sonra burada montajlanıyor.

Uzay aracı Bruno Mars ekvatoru yakınlarında kurumuş bir göle inecek

Uzun süren tartışmaların ardından proje ekibi ikinci ExoMars misyonu için iniş sahasını belirledi. Bruno uzay aracı Mars Ekvatoru yakınlarındaki Oxia Planum adı verilen kurumuş bir göle inecek.
Proje araştırmacılarından Hakan Svedhem seçilen bölgenin özelliklerini şu şekilde açıklıyor:
"Oxia Planum incelenecek en ilginç yerlerden biri. Sondaj aletleri yüzeyden ve yüzey altından numune alıp analiz edebilir. Üstelik burası iniş için oldukça güvenli bir bölge. Alçakta olduğu için uzay aracı inişten önce oldukça geniş bir atmosfer tabakasından geçerek yavaşlayacak. Böylece olası bir kazada tepki vermek için yeterli zamana sahip olacak."
ExoMars Projesi kapsamında ilk uydu 2016 yılında uzaya fırlatıldı. ExoMars Trace Gas Orbiter adlı uydu 2018 Nisan ayından bu yana Kırmızı gezegenin yüzeyinin detaylı bir haritasını çıkarıyor ve methan gazının olup olmadığını kontrol ediyor.
Trace Gas Orbiter'ın kameraları aracılığıyla elde edilen görüntüler, Mars'ın beklenilenden çok daha farklı ve değişken bir yapıya sahip olduğunu gösteriyor. Avrupa Uzay Ajansı araştırmacıları ikinci aşamada Mars'ta buzlaşmamış su bulmayı umuyor.
Svedhem, suyun yaşam için vazgeçilmez olduğunun altını çiziyor:
"Mars'ta su yüzeyin altında. Yüzeyde göller yok. Su hep donmuş durumda. Yani yeraltı buzları var. Sıvı halde su her zaman hayat için ön gereksinim oldu. Bu illa hayat olacak anlamına gelmiyor, ancak hayat olması için ihtiyacımız olan sıvı halde su." Kaynak:https://tr.euronews.com/2018/11/23/mars-ta-su-bulundu-simdi-de-hayat-araniyor

21 Kasım 2018 Çarşamba

Gökbilimciler Güneş’in ikizini keşfetmenin peşinde!

Gökbilimciler Güneş’in ikizini keÅŸfetmenin peÅŸinde!Astronomlar ve bilim insanları uzun süredir Güneş’e benzeyen yıldızlarıaraştırıyor. Fakat bu sefer Güneş ile neredeyse aynı yüzey sıcaklığına, kimyasal yapıya ve yaşa sahip olan bir yıldız bulundu!

Farklı bir Güneş, farklı bir toplum için mi doğuyor?

Çoğu yıldız, binlerce yıldızın sayılabileceği, yıldız kümeleri olarak bilinen gruplarda doğar. Büyük miktarda gaz ve toz bulutu, yavaş yavaş kendi ağırlıklarının altına çökerek, yıldızların ilk aşamalarını oluşturan kümelere itilir. Güneş’in hayatının da bu şekilde 4.57 milyar yıl önce başladığı düşünülmektedir.
Sonrasında yıldızlar galaksideki hareketlerini belirlerler. Ama çoğunun en az bir başka benzeri daha vardır. Araştırmalara göre tüm yıldızların yüzde 85’inin ikili çiftlere sahip olduğu düşünülüyor, hatta üçlü veya dörtlü sistemlerin de olabileceği tahmin ediliyor.
Gökbilimciler Güneş'in ikizini keşfetmenin peşinde! SDN-2
Bugüne kadar, Güneş ile benzer yapıya sahip olduğu düşünülen sadece birkaç yıldız adayı belirlendi. Ancak Portekiz’deki Instituto de Astrofísica e Ciências do Espaço (IA) ‘dan araştırmacılar tarafından yönetilen bir ekip, daha geniş bir örnek, daha fazla elementin kimyasal benzerliği ve daha kesin astrometrik veriler ile önceki araştırmalardan daha iyi araçlarla donatılmış bir araştırmaya devam etti.
HD186302 isimli yıldız sadece benzer özelliklere sahip değil neredeyse aynı özelliklere sahip ve G-tipi bir yıldız dizilimi içerisinde bulunuyor. Yaklaşık olarak 4.5 milyar yaşında, aynı yüzey sıcaklığı ve parlaklığı ile de astronomların dikkatini çekti.
Gökbilimciler Güneş'in ikizini keşfetmenin peşinde! SDN-3
2014 yılında Güneş’in kardeşi olarak tanımlanan F tipi yıldız D‘den daha yakın bir eşleşme olduğu iddia ediliyor. IA’dan Vardan Adibekyan isimli astronom “Güneş’in geçmişi hakkında pek fazla bilgi olmadığı için, bu yıldızları incelemek, Galaksideki yıldızların hangi şartlar altında oluştuğunu anlamamıza yardımcı olabilir. Bununla birlikte bu yıldız etrafında yeni bir yaşam formunun olabileceği konusunda çalışmalar yürütüyoruz.” dedi.
Yeni yıldız hakkında detaylı bilgiler edinilmeye çalışılıyor ve bununla birlikte çevresinde insana benzeyen bir yaşam formunun varlığı üzerinde farklı araştırmalar yapılıyor. Bu araştırmanın sonucunu merakla bekliyoruz ve takip ediyor olacağız.
Peki, sizce galaksi üzerinde insan formuna benzer bir toplum yeni tanımlanan HD186302 isimli yıldızın etrafında bulunabilir mi? Dünya dışında da canlı varlıkların olabileceğine inanıyor musunuz?  Kaynak:https://shiftdelete.net/gokbilimciler

17 Kasım 2018 Cumartesi

'Oumuamua'nın muamması çözülüyor: Başka bir gezegenden gelen uzay gemisi olabilir

'Oumuamua'nın muamması çözülüyor: BaÅŸka bir gezegenden gelen uzay gemisi olabilirGeçtiğimiz yıl güneş sisteminden geçen 'Oumuamua' isimli galaksiler arası cisimin uzaylılar tarafından yollanılmış bir uzay gemisi olabileceği iddia edildi.
Harvard Üniversitesi'nden iki araştırmacı Shmuel Bialy ve Abraham Loeb 12 Kasım'da yayınlanacak olan araştırmalarında tam olarak ne olduğu tanımlanamayan cismin asteroidlerde rastlanmayan yörünge biçimi, şekli ve hızlanış biçimi sebebiyle başka bir medeniyet tarafından gönderilmiş bir uzay gemisi olabileceğini söyledi.
The Astrophysical Journal Letters'ta yayınlanacak olan araştırmada Bialy ve Loeb yaptıkları hassas matematiksel hesaplar sonrası Oumuamua'nın "belki de tamamen operasyonel bir araştırma yapmak niyeti ile Dünya'nın yakınına uzaylı bir medeniyet tarafından yollanmış" bir obje olduğunu ifade etti.

Bütün bilim insanları aynı fikirde değil

Bilim insanları Oumuamu'nun yüzeyinde güneş panelleri olabileceğini de belirtti. NBC News MACH'e konuşan Loeb, "Elimizde daha fazla bilgi olmadan Oumuamua'nın hangi amaçla gönderilmiş olabileceğini bilmemiz mümkün değil." dedi.
Ancak bütün bilim insanları Loeb ve Bialyile aynı fikir de değil. Almanya'dan Astronom Coryn Bailer-Jones konuyla ilgili "Bilimde kendimize 'kanıt nerede?' diye sormalıyız, 'kanıt eksikliği nerede ki ben oraya istediğim gibi bir hipotez yerleştireyim' şeklinde değil" ifadelerini kullandı.
Bir başka bilim insanı Bailer-Jones ise Oumuamu'nun 'takla atar' biçimdeki hareket tarzı sebebiyle "Eğer bir uzay gemisi ise bu yuvarlanma Dünya'ya herhangi bir apart yöneltmeyi imkansız kılmalı." şeklinde konuştu.
Oumuamua şu anda güneş sistemini terk etmiş durumda. Yeryüzündeki herhangi bir teleskopla da artık Oumuamu'yı gözlemlemek mümkün değil. Kaynak:https://tr.euronews.com

Altı ışık yılı uzakta 'Süper Dünya' keşfedildi

Altı ışık yılı uzakta 'Süper Dünya' keşfedildi
Güneş Sistemi'ne en yakın tek yıldız olan Bernard Yıldızı'nın yörüngesinde Dünya'dan büyük bir gezegen keşfedildi.
Uzay araştırmalarında çok kısa bir mesafe olarak kabul edilebilecek 6 ışık yılı uzaklıktaki kırmızı cüce Bernard Yıldızı'nı inceleyen astronomlar, etrafında kütlesi yerküreden en az 3,2 kat büyük olan bir 'Süper Dünya' keşfetti.
Dünya'ya Güneş Sistemi dışındaki en yakın ikinci gezegen olma özelliğini taşıyan ve 'Bernard Yıldızı b' adı verilen gezegen, kendi güneşini her 233 günde bir dolaşıyor.
İspanya Uzay Araştırmaları Enstitüsü'nde görevli Ignasi Ribas, "Bizim için çok önemli çünkü yan komşumuz ve biz genelde komşularımızla tanışmayı severiz." ifadelerini kullandı.

Çok soğuk bir gezegen

Güneş'ten yaklaşık iki kat daha yaşlı olduğu düşünülen Bernard Yıldızı, küçük olmasından ve soğumakta olduğundan başka genç yıldızlara göre daha az ışık yayıyor. Bu durum, yıldızın yörüngesini incelemeyi zorlaştırdığı gibi, gezegenlerin soğuk olmasına neden oluyor.
Yeni keşfedilen gezegen, Dünya'ya nispeten kendi güneşine daha yakın olsa da, sadece yüzde 2 oranında güneş enerjisi alabiliyor. Araştırmacıların tahminine göre gezegenin yüzey sıcaklığı ortalama eksi 170 Santigrat derece, yani normal yaşamı barındırmak için çok soğuk olarak değerlendiriliyor.

Yer çekimi kuvveti kullanılarak bulundu

Gezegenin bulunması için 7 ayrı gözlem aracı tarafından kaydedilen 20 yıllık gözlemler incelendi. Araştırmacı ekip gezegenin ağırlığını ölçebilmek için 'Doppler etkisi' olarak bilinen bir olay incelenerek kullandı.
Bu yönteme göre yer çekimi etkisi üzerinden gezegenin hızı ve kütlesi bulundu.Ancak gezegen yüzeyinin nasıl olduğu konusunda araştırmacıların henüz kesin bir bilgisi yok. Ribas, "Sahip olduğu özellikler konusunda biraz belirsiz. Bu boyutta gezegenlerin taşlı araziye, yani Dünya'ya benzer bir katı yüzeye, küçük atmosfere ve buz tabakasına sahip olabildiğini daha önce gördük. Ama bir mini Neptün, yani Güneş Sistemi'mizde bulunan buz devlerinin küçük bir türü gibi de olabilir." dedi.

'Süper Dünya' nedir?

'Süper Dünya' terimi astronomide Dünya'dan daha büyük olan ama Güneş Sistemi'ndeki Üranüs ve Neptün gibi buz devlerinden daha küçük olan gezegenlere deniyor.
'Süper Dünya' sadece kütle hesaplanarak kullanılan bir terim olduğundan, bu gezegenlerin Dünya'ya benzediği veya yaşama elverişli olduğu anlamına gelmiyor.
Araştırmacılar 'Bernard Yıldızı b'nin de yüzeyinde sıvı su bulunmadığını ve bu nedenle yaşanabilir bir gezegen olmadığını vurguluyor. Ancak bu tür yakın gezegenlerin incelenmesi evrenin geri kalanı hakkında araştırmacılara çok sayıda bilgi verebilir.

16 Kasım 2018 Cuma

Bu gezegen sadece 11 ışık yılı uzaklıkta ve tıpkı Dünya'ya benziyor

  Dünya'dan sadece 11 ışık yılı uzaklıkta bulunan Ross 128b isimli gezegeni birçok uzay meraklısı geçtiğimiz yıl çıkan haberlerden  hatırlayacaktır. Avrupa Güney Gözlemevi'nden (ESO) bir grup bilim insanı tarafından keşfedilen Ross 128b, Yeryüzü'ne yakınlığı nedeniyle "kozmik komşumuz" olarak nitelendiriliyor ve gezegenin yaşam barındırabilme olasılığının çok yüksek olduğu söyleniyordu.

Aradan geçen yaklaşık yedi aylık zamanın ardından şimdi de Brezilya Ulusal Gözlemevi'nden Ross 128b ilgili yine çok enteresan bir makale yayınlandı. Diogo Souto 'nun liderlik ettiği bir grup astronomun ifadelerine göre Ross 128b'nin yaşama elverişli koşullara sahip olma olasılığı sanılandan çok daha fazla.
Ross 128b, adını yörügesinde bulunduğu kırmızı cüce yıldız Ross 128'den alıyor. Güneş'ten tam 2800 kat daha sönük olan Ross 128 yıldızı, yine Güneş'in %15'i oranında bir kütleye ve inanılmaz düşük bir sıcaklığa sahip.

Dünya'dan 10.89 ışık yılı uzaklıkta bulunan Ross 128'i diğer yıldızlardan farklı kılan özelliği ise pasif bir kırmızı cüce olması. "Güneş Sistemi çevresindeki en sessiz yıldızlardan birisi" olarak nitelendirilen Ross 128; güçlü Güneş patlamalarının pek rastlanmadığı, çok düşük radyasyon yayan oldukça stabil bir yıldız. Astronomlar, Ross 128'in bu özellikleri nedeniyle Ross 128b gezegeni için çok ideal bir ortama sahip olduğunu düşünüyor.

Ross 128b'yi daha iyi anlayabilmek için gezegenin yıldızını detaylı bir şekilde araştırmaya devam eden Brezilyalı astronomlar, Sloan Dijital Gökyüzü Araştırması'nın APOGEE isimli spektrografını kullanarak Ross 128'den Dünya'ya ulaşan yakın kızılötesi ışınları inceledi ve yıldızın kimyasal yapısını ortaya çıkarmayı başardı.

Souto ve ekibinin yayınladığı makalede yer alan ifadelere göre Ross 128, Güneş'le çok benzer bir oranda oksijen, karbon, demir ve magnezyum içeriyor. Bir sistemdeki yıldız ve gezegenlerinin çok büyük oranda aynı hammaddelerden oluşuyor olması nedeniyle Ross 128'in yapısındaki bu element oranları Ross 128b'nin yapısıyla ilgili de çok önemli bir gösterge anlamına geliyor.

Örneğin yıldızın yapısındaki demir ve magnezyum oranından yola çıkan astronomlar, Ross 128b'nin çap uzunluğunu büyük bir oranda tespit etmeyi başarmış. Buna göre gezegenin çapı Dünya'nın çapının en fazla 1.7 katı kadar bir büyüklüğe sahip. Yani Ross 128b'nin kayalık bir gezegen olma olasılığı çok ama çok yüksek.

Gezegenin büyüklüğünden yola çıkarak hangi düzeylerde ısı ve ışık aldığını da tespit eden astronomlar, Ross 128b'nin kesinlikle yıldızının yaşanılabilir bölge sınırlarında yer aldığınıve yüzey sıcaklığının ise ortalama olarak tahmini 21 derece olduğunu söylüyor. Ancak elbette yüzey sıcaklığının tam olarak belirlenebilmesi için atmosfer yapısı ve kalınlığını da bilmemiz gerekiyor. Tabi bu konu hakkında şu an için herhangi bir bilgiye sahip değiliz.

Diogo Souto'nun liderlik ettiği ekip tarafından yayınlanan makaleye buradan ulaşabilirsiniz. ESO'nun Ross 128b ile ilgili hazırladığı video:

Ross 128b hakkında bilinenler

  • Ross 128b, Temmuz 2017'de Şili'deki La Silla Rasathanesi'nden HARPS isimli gezegen araştırma ekipmanı kullanılarak keşfedilmişti. 
  • ESO'lu araştırmacılar, geçtiğimiz Kasım ayında yayınlanan araştırmada Ross 128b'nin kütlesinin Yeryüzü'nden yaklaşık 1.35 kat fazla olduğunu tahmin ediyorlardı. 
  • Yıldızına çok yakın bir konumda bulunan Ross 128b'nin, Ross 128'e olan uzaklığı Dünya ve Güneş arasındaki uzaklıktan tam 20 kat daha az. Ayrıca gezegenin yıldızı etrafındaki bir tam turu da sadece 10 Dünya günü sürüyor. 
  • Çok küçük, soğuk ve sönük bir yıldızın etrafında bulunan Ross 128b, her şeye rağmen yıldızına çok yakın bir konumda bulunduğu için yeterli düzeyde ısı ve ışık alabiliyor. Öyle ki Ross 128, Güneş'ten 2800 kat daha sönük bir yıldız olmasına karşın Ross 128b, Dünya'dan yaklaşık %40 daha fazla ışık alıyor. 
  • ESO'lu araştırmacılar tüm bu etmenler nedeniyle Ross 128b'nin "bugüne kadar keşfedilen en ılıman gezegen" olduğunu söylüyor. 

3 Kasım 2018 Cumartesi

NASA'nın Yayınladığı 8K Video İle Kendinizi Uzay İstasyonunda Gibi Hissedeceksiniz



NASA'nın Yayınladığı 8K Video İle Kendinizi Uzay İstasyonunda Gibi Hissedeceksiniz

Biz uzaya gidemesek de en azından bizi bu konuda teselli edebilecek videolar izleyebiliyoruz.
Uzay sonsuzluğu, büyüklüğü ve bilinmezliğiyle tarih boyunca insanların ilgisini cezbetmiştir. Sürekli gelişen teknoloji ve bilim sayesinde, sonsuz uzaya dair her gün yeni bilgiler öğreniyor, her gün bu dev sonsuzluğu biraz daha keşfediyoruz.  Çoğumuz uzaya asla çıkamayacak ama en azından kendimizi uzaydaymış gibi hissedebileceğimiz videolar izleyebileceğiz. Uluslararası Uzay İstasyonu’ndan alınan 8k görüntülerle bir kasırgayı, Ay’ı hatta uzayda gerçekleştirilen bazı deneyleri tüm netliğiyle görebiliyoruz.                         NASA’nın yayınladığı bu video RED’s Helium 8K kamera ile çekilmiş ve bu görüntüler bir uzay istasyonundan 8K kaliteye sahip alınan ilk görüntüler. NASA çalışanı olan Dylan Mathis video için “bir uzay görevinde alınan ve çok fazla detaya sahip olan görüntüler” diyor.