23 Ocak 2021 Cumartesi

NASA, Ay'dan Getirilecek Toz veya Toprak Örnekleri İçin Para Ödeyecek

 

NASA, Ay toprağı getirene para verecek

NASA, bazı özel firmalara çağrı yaparak "Ay yüzeyinden belirli miktarlarda Ay tozu veya Ay taşı toplamaları" için ödeme yapacağını belirtti. Ajans, firmalardan başvurularını yapmalarını talep ediyor ve ABD dışındaki firmalarla da çalışmaya açık olduğunu söylüyor.NASA, firmaların bu işi yaparken konum verisini paylaşmalarını gerekli tutacak. Toplanan malzemeler sadece NASA'ya ait olacak ve ajans, 2024'e kadar örneklere ulaşmayı hedefliyor.NASA Yöneticisi Jim Bridenstine bir blog yazısı ile "insanlığın tamamına fayda sağlayacak olan yeni bir keşif ve buluş çağını güçlendirmek için bu planı eyleme geçirdiklerini" söyledi.NASA'nın 2024 Ay görevine hazırlanmak için başka projeleri de bulunuyor. Ayrıca Mars'tan Dünya'ya toprak örneği getirmek için Avrupa Uzay Ajansı ile de beraber çalışılıyor. NASA'nın OSIRIS-REx ekibi, ajansın ilk asteroid örneği toplama görevi üzerinde bir süredir çalışıyor. Antarktika'da bulunan bir meteorun kısa bir süre önce kanıtladığı üzere, küçük miktarda uzay kayası bile büyük buluşlara yol açabiliyor.

Çin'in Ay Görevi Chang'e 5, Ay'dan Neredeyse 2 Kilo Kayayı Dünyaya Taşıdı

 Çin'in Ay seyahati büyük bir başarıyla sonuçlandı; 44 yıl sonra ilk kez Ay'dan kaya örnekleri toplanarak Dünya'ya ulaştırıldı. Şimdi, yapılacak olan incelemeler sayesinde evren hakkındaki bazı gizemlerin çözülmesi amaçlanıyor.

Çinliler, Dünya'ya "2 kilo Ay" getirdi

Çin'in Ay görevi Chang'e 5 kısa ama son derece başarılıydı. Çin sondası, neredeyse 2 kiloyu bulan (1,731 kilogram) Ay malzemesi ile Dünya'ya döndü, 44 yıl sonra Ay'dan ilk defa kaya örnekleri toplamış olduk. Toplanan örnekler, 6 Aralık'ta yerel saatle 13: 59'da Moğolistan'a iniş yaptı. Çin'in Ay görevi 1 Aralık'ta Ay yüzeyine ulaşmış ve Fırtınalar Okyanusu'nun (Oceanus Procellarum) geniş bazalt yüzeyindeki Mons Rümker yakınlarına iniş yapmıştı. Yere iner inmez çalışmaya başlayan uzay aracı yüzeyden ve hemen altından numune topladı. Toplanan malzemeler bir kapsül içine paketlendi ve 3 Aralık'ta yörüngeye geri gönderildi.Yükseliş aracı, Ay çevresi yörüngesinde bir hafta kaldıktan sonra geri dönüş aracı ile kenetlenerek Dünya'ya geri döndü. Bu görev, Çin'i ABD'den sonra ay örnekleri elde eden üçüncü ülke haline getirdi. İkinci ülke ise Sovyetler Birliği idi.  Toplanan örnekler, Ay'a dair jeolojik anlayışımızı önemli ölçüde genişletecek. Apollo programından geri getirilen örneklerin yaşı 3,1 ila 4,4 milyar arasında değişiyor. Change'5'in indiği alan çok daha genç, muhtemelen kaya örnekleri 1,21 milyar yaşında olacak. Bu örneklerin incelenmesi, Ay bölgeleri için yaş tahminini ve diğer gezegenlerdeki bölgelerin yaşı tahminlerini iyileştirecek.

Ay'a Gitmeyi Unutun; İnsanlığın Ay Planlarında Çok Daha Fazlası Var!

 Evrenin derinliklerini daha yakından incelemek için kullandığımız teleskoplarda yeni bir dönem başlamak üzere: Ay'a çok güçlü bir teleskop kurmaya hazırlanıyoruz!

Ay'a teleskop kurulacak

Astronomide son yüz yılda inanılmaz başarılar elde edildi. Bunları da yenilikçi araçların geliştirilmesi sayesinde başardık. İlk günlerde evrenin sınırlarına giderek daha fazla sayıda teleskop ile bakıyorduk. Ancak teleskopların sınırlarının üstesinden gelmek için güçlü yaklaşımlar gerekiyor ve eski bir fikir şimdi devrimci bir proje olarak yeniden öneriliyor.Böyle bir çalışmanın ürünü olarak ortaya çıkan Ultimately Large Telescope, astronomların yeni önerisi. Adından da anlaşılacağı gibi, bilim ve mühendisliğin sınırlarını gerçekten zorlayacak bir proje. Teleskobun 100 metre çapında bir birincil aynaya sahip olması düşünülüyor. Böyle bir boyuta ulaşmak için ayna, doğru parabolik şekli elde etmek için sürekli olarak dönen yansıtıcı bir sıvıdan meydana gelmeli. Dahası, araştırma ekibi bu devasa teleskobun Dünya'nın atmosferinin yarattığı engellemelere takılmaması için Ay'da inşa edilmesini öneriyor.  Onlarca yıldır yıldızları inceleyen bir teorisyen olan ekip üyesi Profesör Volker Bromm, "Astronomi tarihi boyunca, teleskoplar daha güçlü hale geldi ve birbiri ardına daha önceki kozmik zamanlardan kalma kaynakları araştırmamızı sağladı" diyor. Örneğin, yakında hizmete girecek olan James Webb Uzay Teleskobu (JWST), galaksilerin ilk oluştuğu zamana kadar ulaşabilecek. Ancak galaksilerin henüz ortaya çıkmadığı, daha erken bir dönem var. Bu dönemden kalma ışığı JWST teleskobu bile göremiyor.  Bunun için gerçekten "ultimate" bir teleskoba ihtiyaç var ve bu teleskop için gözler, Ay'a dikilmiş durumda.Teleskobun Ay'ın güney kutbundaki bir kraterin içine inşa edilmesi düşünülüyor. Sabit kalacak ve sürekli uzayın belli bir bölgesini gözlemleyecek. Tahminlere göre bu teleskop sayesinde, 13 milyar yıl öncesinden kalma ışığı görebilme imkanına sahip olacağız.

20 Ocak 2021 Çarşamba

Uzaylılar ışık yelkenlisiyle dünyamızı gözlemledi. NASA da doğruladı

 Uzaylılar ışık yelkenlisiyle dünyamızı gözlemledi. NASA da doğruladı

Bilim insanı Avi Loeb, Güneş Sistemi'nin dışından geldiği tespit edilen ilk yıldızlararası nesne 'Oumuamua'nın uzaylı teknolojisine ait bir işaret olduğuna inanıyor. 'Oumuamua, ilk kez 2017'de, saatte yaklaşık 300 bin km. hızla seyahat ederken tespit edilmişti. NASA, 'Oumuamua'yı "Güneş Sistemi'nde görülen ve başka bir sistemden geldiği bilinen ilk nesne" diye nitelemişti.

Independent Türkçe'de yer alan uzaylı haberi tüyleri diken diken etti.  Harvard Üniversitesi'nin Astronomi Bölümü başkanı Avi Loeb,  The Salon'a verdiği son röportajında, 25 ışıkyılı uzaktaki bir yıldızdan, Vega yönünden gelen ve 4 yıl önce keşfedilen nesneye dair görüşlerini paylaştı.

Loeb, "İlk başta gökbilimciler bunun bir kuyruklu yıldız olması gerektiğini varsaydı. Ama bu görüşte bir sorun var. Çünkü bu nesnenin bir kuyruğu yok"diye konuştu. Loeb "Bazı insanlar da 'Tamam bu bir kuyruklu yıldız değil ama sadece bir kaya' dedi. Fakat bu görüşte de bir sorun var. Yaklaşık 6 ay sonra anlaşıldı ki Güneş'in uyguladığı çekim kuvvetine ek olarak, nesne son derece büyük bir güçle itiliyor da" dedi.

Harvard Üniversitesi'nin Astronomi Bölümü başkanı Avi Loeb "Bu da bize Güneş'in çekim kuvvetinin yanında nesneyi iten başka bir kuvvetin de bulunduğunu gösterdi. Normalde bu kuvvet, kuyruklu yıldızın kuyruğundaki roket etkisinden kaynaklanır ama bu nesnenin kuyruğu yok. Öyleyse soru şu: Bu büyük itiş gücünü ne yaratıyor?" diye konuştu.

Prof. Loeb bu gizemli nesneyle ilgili fikirlerini detaylı anlattığı bir kitap da yazdı. Extraterrestrial: The First Sign of Intelligent Life Beyond Earth (Dünya Dışı: Dünyanın Ötesinde Akıllı Yaşamın İlk İşareti) adlı kitabın 26 Ocak'ta çıkması bekleniyor.

Bu kitapta Loeb, 'Oumuamua'nın bir "ışık yelkenlisinden" koptuğunu savunuyor. Profesör, yeni röportajında ışık yelkenlisini şöyle tanımladı:

BİLARDO TOPLARI GİBİ İTİYOR

"Işık yelkenlisini rüzgar gücünden yararlanan bir yelkenli gibi düşünebilirsiniz. Rüzgar onu iter. Işık yelkeni söz konusu olduğunda ise onu iten şey, yüzeyinden yansıyan ışıktır. Işık, foton adı verilen parçacıklardan oluşur. Bu parçacıklar nesnemizi, tıpkı bir duvardan seken bilardo topları gibi itiyor."

Kitabında özellikle bu itiş gücüne odaklandığını belirten Loeb, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Aklıma gelen tek şey, Güneş ışığının yansımasından kaynaklandığı. Işık yelkenini meydana getirecek doğal bir süreç gelmiyor aklıma. Hatta kendi uygarlığımız da uzay araştırmalarında bu teknolojiyi hayata geçirebilmek için çabalıyor."

Bunun yanında Loeb, geçmişte, 2020-SO adı verilen ve 'Oumuamua'yla benzer bir itiş gücü sergileyen bir başka cisim bulduklarını da aktardı. Buna göre, sonra söz konusu cismin, 1966'da fırlatılan ve Ay'a iniş yapan Surveyor II'nin roket güçlendiricisi olduğu anlaşılmıştı.

Bu cismin, belki de 'Oumuamua'nın da yapay bir nesne olduğunu ve bizim dışımızda birileri tarafından inşa edildiğini gösterdi. Çünkü 'Oumuamua bize sadece birkaç ay kadar yaklaştı. En iyi roketlerimizle bile peşine düşemedik.

NASA, 'Oumuamua'yı "Güneş Sistemi'nde görülen ve başka bir sistemden geldiği bilinen ilk nesne" diye nitelemişti. Oumuamua, Hawaii dilinde "izci" anlamına geliyor.

uzayyyyyyyy.jpg

Kaynak Yeniçağ: Uzaylılar ışık yelkenlisiyle dünyamızı gözlemledi. NASA da doğruladı