13 Kasım 2021 Cumartesi

ABD’den uzaylılarla ilgili tüyleri diken diken eden ima! Mızrak artık çuvala sığmıyor

ABD'den uzaylılarla ilgili tüyleri diken diken eden ima! Mızrak artık çuvala sığmıyor

Tüm dünyanın merakla takip ettiği “Uzaylılar gerçekten de var mı?” sorusuyla ilgili dikkat çeken günler yaşanıyor. Abd Ulusal İstihbarat Direktörü Avril Haines, ‘Uzaydaki Geleceğimiz’ adlı etkinlikte yaptığı konuşmada, 2004 yılından bu yana Pentagon raporlarına yansıyan UFO’ların uzaylılar olabileceği imasında bulundu.

UFO’LARA DAİR ÖNEMLİ DEĞERLENDİRMELER

Sputnik’in haberine göre Haines, Washington Ulusal Katedrali’nde düzenlenen etkinlikte yıllardır komplo teorilerine konu olan ve Savunma Bakanlığı’nın (Pentagon) yayınladığı görüntülerle varlığını kabul ettiği UFO’lara dair değerlendirmeler yaptı.

UZAYLILARIN VARLIĞINI REDDETMEDİ

Haines, NASA Başkanı Bill Nelson, önde gelen uzman Prof. Avi Loeb ve dünyanın en zengin ikinci adamı Jeff Bezos’un da katıldığı etkinlikte dünya dışı zeki yaşamın varlığı ihtimalini dışlamayan ifadeler kullandı. Kongre ve diğerlerinin endişe duyduğu ana konuların, uçuş endişeleri ve karşı istihbarat güvenliği olduğunu belirten Haines, bu endişeler arasında ‘dünya dışından gelebilecek şeylerin’ de olduğunu söyledi.

ABD'den uzaylılarla ilgili tüyleri diken diken eden ima! Mızrak artık çuvala sığmıyor

KALICI BİR OFİS KURULMASI PLANLANIYOR

Haines, UFO’ların düzgün bir şekilde soruşturulabilmesi için daha iyi raporlama yapılarının benimsenmesi gerektiğini kaydetti. ABD’li yetkililerin bu olayları araştırmak için kalıcı bir ofis kurma sürecinde olduğu düşünülüyor.

“ANALİZLERİMİZİ DERİNLEŞTİRMEMİZ GEREKİYOR”

Pentagon’un görüntülediklerine ilişkin Haines, “Bunların her birini belirlediğimiz çeşitli kategorilerde ayıramayacağımızdan oldukça emindik, zira açıkçası bununla ilgili hiçbir şey anlayamadık” ifadelerini kullandı.

Bilgi toplamada teknik altyapıyı geliştirmeleri gerektiğini dile getiren Haines, “Ve bu alanlardaki analizimizi derinleştirmemiz gerekiyor ve bu, istihbarat çalışmalarımıza yaklaşımımız açısından sizi şaşırtmayan bir durum” diye konuştu.

Haberler.com 

25 Haziran 2021 Cuma

EVREN, BİZİM İÇİN Mİ OLUŞTU? BİLİM BU KONUDA NE DİYOR?

Uzay Bilim ve Teknoloji sayfasından aldığım bu güzel yazı önemli kabullerimizden birini bilim penceresinden bakarak sorguluyor: Dünya veya evren gerçekten sırf bizim için mi yaratıldı? Yazıyı aynen alıyorum: 

Dünya üzerindeki varlıklarının büyük bir kısmında, insanlar kendilerini oldukça özel hissettiler. Fakat, bilimsel bir bakış açısıyla yaklaştığımızda, tek kelimeyle önemsiz olduğumuz ortaya çıkıyor. Evrenin merkezinde değiliz. Özel değiliz. Yalnızca, milyarlarca galaksinin bulunduğu ve biz olmadan da yaklaşık olarak 13.8 milyar yıl boyunca var olmuş evrende, bir galaksideki önemsiz bir yıldızın etrafında dolanan, önemsiz küçük bir gezegendeki türleriz.

Yine de, kendimizi bu kadar çabuk bir ”hiç” olarak görmekte acele etmeyelim. Evrenin merkezinde olduğumuzu düşündüren bir his hala var.

Bilim ayrıca fizik yasalarının şaşırtıcı biçimde, sanki şaka gibi tam da bize göre “ince ayar yapılmış” olduğunu öğretir. Elektromanyetik kuvveti ele alalım. Değeri tam da yıldızların protonlarla nötronları bağlayarak, karbon yapmasını sağlayacak kadardır; karbon ise yaşamın temel yapıtaşıdır. Protonlarla nötronların iç yapılarını bir arada tutan güçlü kuvvet de öyledir. Eğer biraz daha fazla güçlü olsa, evrende hidrojenden başka şey olamazdı; eğer biraz daha az güçlü olsa, ortada hidrojen diye bir şey olamazdı. Her iki durumda da, bildiğimiz anlamıyla bir yaşam mümkün olmayacaktı. Tamamıyla uzay boşluğunda bulunan enerjinin miktarı, zeki yaşam formlarının oluşabilmesini sağladı.

Bu kadarla da sınırlı değil. Hayatın oluşması için tamamen doğru olması gereken 12 parametre belirlendi. Bu 12 parametrenin mükemmel uyumu, yaşamı mümkün kılıyordu. Peki, evren neden bu kadar mükemmel? Fizikçilerin birçoğu bu durumu, zaten başka şekilde olamayacağı üzerinden tartışıyor. Bu düşünce şekli de, antropik ilkeler olarak bilinen birçok farklı cevabın oluşmasına neden oluyor. Bu cevaplar yelpazesinin bir ucu da bizi yeniden merkeze oturtuyor. Bu ekstrem antropik ilkenin varsayımına göre; evren o kadar mükemmel ki, bizim için yapılmış olmalı. Yine bu varsayıma göre; ya evren bir doğa üstü güç tarafından var edilmiş olmalı, ya da daha yaygın bir görüş olarak, kozmosun bazı temel özellikleri evreni zeki yaşamı oluşturmaya itmiş olmalı. Arizona State University’den kozmolog Paul Davies’in ”The Goldilocks Enigma” kitabında tereddütle belirtildiği ihtimal gibi; hayat doğanın bir kanunu olabilir. Davies bu görüşünü, ilahiyatsal görüşe yakın olduğunu kabul etmesine rağmen, ”life principle” yani hayat ilkesi olarak adlandırıyor.

Fizikçilerin birçoğunun bu tarz fikirleri düşünecek zamanı yok. California Institute of Technology’den Sean Carroll’un söylediği gibi; bütün her şeyin bizim için olduğunu söylemek oldukça garip. Belki de tam tersi durumu ele almak gerekiyordur. Başka bir antropik ilkenin formülasyonuna göre, belki de evreni biz var ediyoruzdur. Yani, evren yalnızca bizim bilincimizde olabilir.

Bazı, daha az kafa karıştırıcı versiyonlar da mevcut. Bu görüşler, evrenin neden mükemmel bir şekilde bizim için yapılmış gibi göründüğünü açıklamaya çalışıyorlar. Kısaca, bu zayıf antropik ilkeye göre; biz evreni gözlemlemek için varız, evrende basit bir şekilde varlığımıza müsade ediyor. Bu görüş genellikle fizik kurallarının ve sabitlerinin farklı olduğu evrenin başka bölgeleri olabileceği- ya da başka evrenler olabileceği- görüşüyle de kesişiyor. Yani, neden durumun bu hale geldiğinin sorgulanması ile neden bu bölgede olduğumuzun sorgulanması birbiriyle örtüşüyor.

Bir başka durumda ise, antropik ilke; bizimki gibi bir yaşama ev sahipliği yapan yerin, yalnızca bizim içinde bulunduğumuz yer olması gerektiğine işaret ediyor. Bu düşünce tarzı, standart kozmoloji ve kuantum mekaniği ile alternatifleri ortaya çıkarılan çoklu evrenlerin varlığının mümkünlüğüyle de destekleniyor. Yani, herbirinin kendi fiziksel sabitleri ve kuralları olan birçok evrenin var olması ihtimali var. Bizim yalnızca karbon temelli yaşamı elverişli hale getiren birisinin içerisinde olma ihtimalimiz var.

Bu görüş her ne kadar var olan hassas ayarın bir açıklaması gibi görünse de, hala evrenin merkezinde olduğumuz görüşünü de içinde barındırıyor. Yani hala, evreni gözlemleyen insanı evrenin tanımı içerisine yerleştiriyor. Davies’in belirttiği gibi: ”Gördüğümüz evreni açıklarken, evreni gördüğümüz gerçeğini de açıklamamızın bir parçası haline getiriyoruz. Bu görüş gözlemciyi resmin içerisinden kaldıran bilim tarihinde bir nevi “u dönüşü'” niteliği taşıyor.”

22 Haziran 2021-Aysun Tolan

22 Şubat 2021 Pazartesi

Mars'a iniş yapan Ingenuity helikopterinden ilk sinyal geldi

Mars'a iniş yapan ilk helikopter Ingenuity, Dünya'ya ilk sinyalini gönderdi. Konuyla ilgili açıklamalar yapan NASA'lı bilim insanları, Kızıl Gezegen'in yüzeyinde Perseverance'a bağlı şekilde bulunan Ingenuity'nin sağlık durumunun çok iyi olduğunu ve ilk uçuş denemesi için hazırlıklara başlandığını duyurdu.

Ingenuity ilk sinyalini yörüngedeki Mars Reconnaissance Orbiter isimli uydu üzerinden göndermiş. Helikopterin operasyon lideri Tim Canham,"Hem Perseverance hem de Ingenuity tarafında her şey sorunsuz görünüyor. Yarın helikopterin bataryalarını sarj etmeye başlayacağız." ifadelerini kullandı.Güneş hücrelerinden enerjisini alan Ingenuity ilk aşamada bataryalarını %30 seviyesinde dolduracak. NASA'lı araştırmacılar daha sonra gelen sinyallere göre analizler gerçekleştirerek ilerleyen sarj doldurma işlemlerine geçiş yapacak. Araştırmacıların hedefi, ilk uçuşa kadar Ingenuity'nin sıcak kalabilmesini sağlamak.

Ingenuity'nin ilk uçuşunun Mart veya Nisan ayında gerçekleşmesi bekleniyor. Konuyla ilgili açıklamalar yapan NASA,"Ingenuity, sıcaklığın -90 santigrat derecelere ulaştığı ilk Mars gecelerini sorunsuz bir şekilde atlabilirse, ekibimiz başka bir dünyadaki ilk uçuş denemesine start verecek. Ingenuity'nin sadece havalanmayı başarması projedeki amaçlarımızın %90'ının tamamlanması anlamına geliyor." ifadelerini kullandı.

Sadece 1,8 kilogram ağırlığında olan Ingenuity, Mars'taki inanılmaz ince atmosfer nedeniyle pervanelerini dünyadaki bir helikopterden 10 kat daha hızlı çevirmek zorunda (2400 RPM). Ingenuity'yi sadece bir ilk adım olarak değerlendiren NASA, bu görevde başarılı olunması halinde Mars'ın keşif sürecinin müthiş hızlanacağını düşünüyor. Gelecekte Mars'ta, Ingenuity'de kullanılan teknolojileri temel alan onlarca helikopterin uçarak keşif yaptığı görebiliriz. 


15 Şubat 2021 Pazartesi

2.5 milyon Türk vatandaşının ismi Mars’a gidiyor

NASA tarafından Mars inceleme görevi için fırlatılan Perserverance isimli keşif aracı Kızıl Gezegen’e yaklaştı. NASA’nın başlattığı bir kampanya ile milyonlarca kişinin ismi bu keşif aracıyla birlikte Mars’a iniş yapacak

Geçtiğimi yıl Florida'daki Cape Canaveral Uzay Merkezi'nden fırlatılan Perseverance hedefine ulaşmak için geri sayıma geçti. Uzay aracının 18 Şubat’ta Mars'a ulaşacağı açıklandı.

Adı "sebat" anlamına gelen Perseverance, NASA'ya bağlı Jet İtki Laboratuvarı tarafından üretildi. Mars'a 2011'de gönderilen Curiosity gezginci keşif aracına oldukça benzeyen araç, Kızıl Gezegen'in 49 kilometre genişliğindeki Jezero Krateri yüzeyinde incelemeler yapması hedefleniyor.

Jezero Krateri üzerinde milyarlarca yıl önce büyük bir nehir ve göl olduğu biliniyor. Perseverance, üzerindeki çeşitli ekipmanlar sayesinde buranın jeolojik şartlarına ve toprak yapısına dair incelemelerde bulunacak.

İsim kampanyasına 2.5 milyon Türk katılmıştı

Daha önce NASA’nın başlattığı isim kampanyası ile adını duyuran Perseverance yanında ismini yazdıran milyonlara ait bu bilgilerle yol alıyor.

Söz konusu kampanyaya en çok başvuru ise Türkiye’den olmuştu. Uzay aracında Türkiye’den kayıt olan 2.5 milyon kişinin ismi bulunuyor.

KAYNAK: NTV,

Kaynak: 2.5 milyon Türk vatandaşının ismi Mars’a gidiyor

23 Ocak 2021 Cumartesi

NASA, Ay'dan Getirilecek Toz veya Toprak Örnekleri İçin Para Ödeyecek

 

NASA, Ay toprağı getirene para verecek

NASA, bazı özel firmalara çağrı yaparak "Ay yüzeyinden belirli miktarlarda Ay tozu veya Ay taşı toplamaları" için ödeme yapacağını belirtti. Ajans, firmalardan başvurularını yapmalarını talep ediyor ve ABD dışındaki firmalarla da çalışmaya açık olduğunu söylüyor.NASA, firmaların bu işi yaparken konum verisini paylaşmalarını gerekli tutacak. Toplanan malzemeler sadece NASA'ya ait olacak ve ajans, 2024'e kadar örneklere ulaşmayı hedefliyor.NASA Yöneticisi Jim Bridenstine bir blog yazısı ile "insanlığın tamamına fayda sağlayacak olan yeni bir keşif ve buluş çağını güçlendirmek için bu planı eyleme geçirdiklerini" söyledi.NASA'nın 2024 Ay görevine hazırlanmak için başka projeleri de bulunuyor. Ayrıca Mars'tan Dünya'ya toprak örneği getirmek için Avrupa Uzay Ajansı ile de beraber çalışılıyor. NASA'nın OSIRIS-REx ekibi, ajansın ilk asteroid örneği toplama görevi üzerinde bir süredir çalışıyor. Antarktika'da bulunan bir meteorun kısa bir süre önce kanıtladığı üzere, küçük miktarda uzay kayası bile büyük buluşlara yol açabiliyor.

Çin'in Ay Görevi Chang'e 5, Ay'dan Neredeyse 2 Kilo Kayayı Dünyaya Taşıdı

 Çin'in Ay seyahati büyük bir başarıyla sonuçlandı; 44 yıl sonra ilk kez Ay'dan kaya örnekleri toplanarak Dünya'ya ulaştırıldı. Şimdi, yapılacak olan incelemeler sayesinde evren hakkındaki bazı gizemlerin çözülmesi amaçlanıyor.

Çinliler, Dünya'ya "2 kilo Ay" getirdi

Çin'in Ay görevi Chang'e 5 kısa ama son derece başarılıydı. Çin sondası, neredeyse 2 kiloyu bulan (1,731 kilogram) Ay malzemesi ile Dünya'ya döndü, 44 yıl sonra Ay'dan ilk defa kaya örnekleri toplamış olduk. Toplanan örnekler, 6 Aralık'ta yerel saatle 13: 59'da Moğolistan'a iniş yaptı. Çin'in Ay görevi 1 Aralık'ta Ay yüzeyine ulaşmış ve Fırtınalar Okyanusu'nun (Oceanus Procellarum) geniş bazalt yüzeyindeki Mons Rümker yakınlarına iniş yapmıştı. Yere iner inmez çalışmaya başlayan uzay aracı yüzeyden ve hemen altından numune topladı. Toplanan malzemeler bir kapsül içine paketlendi ve 3 Aralık'ta yörüngeye geri gönderildi.Yükseliş aracı, Ay çevresi yörüngesinde bir hafta kaldıktan sonra geri dönüş aracı ile kenetlenerek Dünya'ya geri döndü. Bu görev, Çin'i ABD'den sonra ay örnekleri elde eden üçüncü ülke haline getirdi. İkinci ülke ise Sovyetler Birliği idi.  Toplanan örnekler, Ay'a dair jeolojik anlayışımızı önemli ölçüde genişletecek. Apollo programından geri getirilen örneklerin yaşı 3,1 ila 4,4 milyar arasında değişiyor. Change'5'in indiği alan çok daha genç, muhtemelen kaya örnekleri 1,21 milyar yaşında olacak. Bu örneklerin incelenmesi, Ay bölgeleri için yaş tahminini ve diğer gezegenlerdeki bölgelerin yaşı tahminlerini iyileştirecek.

Ay'a Gitmeyi Unutun; İnsanlığın Ay Planlarında Çok Daha Fazlası Var!

 Evrenin derinliklerini daha yakından incelemek için kullandığımız teleskoplarda yeni bir dönem başlamak üzere: Ay'a çok güçlü bir teleskop kurmaya hazırlanıyoruz!

Ay'a teleskop kurulacak

Astronomide son yüz yılda inanılmaz başarılar elde edildi. Bunları da yenilikçi araçların geliştirilmesi sayesinde başardık. İlk günlerde evrenin sınırlarına giderek daha fazla sayıda teleskop ile bakıyorduk. Ancak teleskopların sınırlarının üstesinden gelmek için güçlü yaklaşımlar gerekiyor ve eski bir fikir şimdi devrimci bir proje olarak yeniden öneriliyor.Böyle bir çalışmanın ürünü olarak ortaya çıkan Ultimately Large Telescope, astronomların yeni önerisi. Adından da anlaşılacağı gibi, bilim ve mühendisliğin sınırlarını gerçekten zorlayacak bir proje. Teleskobun 100 metre çapında bir birincil aynaya sahip olması düşünülüyor. Böyle bir boyuta ulaşmak için ayna, doğru parabolik şekli elde etmek için sürekli olarak dönen yansıtıcı bir sıvıdan meydana gelmeli. Dahası, araştırma ekibi bu devasa teleskobun Dünya'nın atmosferinin yarattığı engellemelere takılmaması için Ay'da inşa edilmesini öneriyor.  Onlarca yıldır yıldızları inceleyen bir teorisyen olan ekip üyesi Profesör Volker Bromm, "Astronomi tarihi boyunca, teleskoplar daha güçlü hale geldi ve birbiri ardına daha önceki kozmik zamanlardan kalma kaynakları araştırmamızı sağladı" diyor. Örneğin, yakında hizmete girecek olan James Webb Uzay Teleskobu (JWST), galaksilerin ilk oluştuğu zamana kadar ulaşabilecek. Ancak galaksilerin henüz ortaya çıkmadığı, daha erken bir dönem var. Bu dönemden kalma ışığı JWST teleskobu bile göremiyor.  Bunun için gerçekten "ultimate" bir teleskoba ihtiyaç var ve bu teleskop için gözler, Ay'a dikilmiş durumda.Teleskobun Ay'ın güney kutbundaki bir kraterin içine inşa edilmesi düşünülüyor. Sabit kalacak ve sürekli uzayın belli bir bölgesini gözlemleyecek. Tahminlere göre bu teleskop sayesinde, 13 milyar yıl öncesinden kalma ışığı görebilme imkanına sahip olacağız.

20 Ocak 2021 Çarşamba

Uzaylılar ışık yelkenlisiyle dünyamızı gözlemledi. NASA da doğruladı

 Uzaylılar ışık yelkenlisiyle dünyamızı gözlemledi. NASA da doğruladı

Bilim insanı Avi Loeb, Güneş Sistemi'nin dışından geldiği tespit edilen ilk yıldızlararası nesne 'Oumuamua'nın uzaylı teknolojisine ait bir işaret olduğuna inanıyor. 'Oumuamua, ilk kez 2017'de, saatte yaklaşık 300 bin km. hızla seyahat ederken tespit edilmişti. NASA, 'Oumuamua'yı "Güneş Sistemi'nde görülen ve başka bir sistemden geldiği bilinen ilk nesne" diye nitelemişti.

Independent Türkçe'de yer alan uzaylı haberi tüyleri diken diken etti.  Harvard Üniversitesi'nin Astronomi Bölümü başkanı Avi Loeb,  The Salon'a verdiği son röportajında, 25 ışıkyılı uzaktaki bir yıldızdan, Vega yönünden gelen ve 4 yıl önce keşfedilen nesneye dair görüşlerini paylaştı.

Loeb, "İlk başta gökbilimciler bunun bir kuyruklu yıldız olması gerektiğini varsaydı. Ama bu görüşte bir sorun var. Çünkü bu nesnenin bir kuyruğu yok"diye konuştu. Loeb "Bazı insanlar da 'Tamam bu bir kuyruklu yıldız değil ama sadece bir kaya' dedi. Fakat bu görüşte de bir sorun var. Yaklaşık 6 ay sonra anlaşıldı ki Güneş'in uyguladığı çekim kuvvetine ek olarak, nesne son derece büyük bir güçle itiliyor da" dedi.

Harvard Üniversitesi'nin Astronomi Bölümü başkanı Avi Loeb "Bu da bize Güneş'in çekim kuvvetinin yanında nesneyi iten başka bir kuvvetin de bulunduğunu gösterdi. Normalde bu kuvvet, kuyruklu yıldızın kuyruğundaki roket etkisinden kaynaklanır ama bu nesnenin kuyruğu yok. Öyleyse soru şu: Bu büyük itiş gücünü ne yaratıyor?" diye konuştu.

Prof. Loeb bu gizemli nesneyle ilgili fikirlerini detaylı anlattığı bir kitap da yazdı. Extraterrestrial: The First Sign of Intelligent Life Beyond Earth (Dünya Dışı: Dünyanın Ötesinde Akıllı Yaşamın İlk İşareti) adlı kitabın 26 Ocak'ta çıkması bekleniyor.

Bu kitapta Loeb, 'Oumuamua'nın bir "ışık yelkenlisinden" koptuğunu savunuyor. Profesör, yeni röportajında ışık yelkenlisini şöyle tanımladı:

BİLARDO TOPLARI GİBİ İTİYOR

"Işık yelkenlisini rüzgar gücünden yararlanan bir yelkenli gibi düşünebilirsiniz. Rüzgar onu iter. Işık yelkeni söz konusu olduğunda ise onu iten şey, yüzeyinden yansıyan ışıktır. Işık, foton adı verilen parçacıklardan oluşur. Bu parçacıklar nesnemizi, tıpkı bir duvardan seken bilardo topları gibi itiyor."

Kitabında özellikle bu itiş gücüne odaklandığını belirten Loeb, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Aklıma gelen tek şey, Güneş ışığının yansımasından kaynaklandığı. Işık yelkenini meydana getirecek doğal bir süreç gelmiyor aklıma. Hatta kendi uygarlığımız da uzay araştırmalarında bu teknolojiyi hayata geçirebilmek için çabalıyor."

Bunun yanında Loeb, geçmişte, 2020-SO adı verilen ve 'Oumuamua'yla benzer bir itiş gücü sergileyen bir başka cisim bulduklarını da aktardı. Buna göre, sonra söz konusu cismin, 1966'da fırlatılan ve Ay'a iniş yapan Surveyor II'nin roket güçlendiricisi olduğu anlaşılmıştı.

Bu cismin, belki de 'Oumuamua'nın da yapay bir nesne olduğunu ve bizim dışımızda birileri tarafından inşa edildiğini gösterdi. Çünkü 'Oumuamua bize sadece birkaç ay kadar yaklaştı. En iyi roketlerimizle bile peşine düşemedik.

NASA, 'Oumuamua'yı "Güneş Sistemi'nde görülen ve başka bir sistemden geldiği bilinen ilk nesne" diye nitelemişti. Oumuamua, Hawaii dilinde "izci" anlamına geliyor.

uzayyyyyyyy.jpg

Kaynak Yeniçağ: Uzaylılar ışık yelkenlisiyle dünyamızı gözlemledi. NASA da doğruladı